Muhammad ibn Abd Allah - 2.Bölüm

QURAYSH

Abd Allah ibn Abd al-Muttalib

Tanrı’nın Habercisi’nin adı Muhammad’di. Babası Abd Allah ibn Abd al-Muttalib, Abd al-Muttalib ibn Hashim ibn Abd Manaf’ın en küçük oğluydu. Abd al-Muttalib’in, Fatimah bint Amr ibn Aidh ibn Imran ibn Makhzum ile olan evliliğinden Abd Allah dışında Abi Talib, al-Zubayr adında iki oğlu ile Umm Hakim, Barrah, Arwa, Atikah ve Umamah adlarında beş kızı vardı. Abd al-Muttalib’in diğer evliliklerinden al-Harith, Abd al-Uzza, Hamza, al-Abbas adlarında dört oğlu ve Safiyyah adında bir kızı olduğu biliniyor. Bu bilgi Ibn Humayd, Salamah ibn al-Fadl, Ibn Ishaq ve Hisham ibn Muhammad tarafından aktarılmıştır.

Müslüman bir kadın, bir işi başarırsa Kaaba’da oğlunu feda etmeye yemin etmiş ve sonunda gayesine ulaşmış. Yasal bir görüş almak için Abd Allah ibn Umar ibn Khattab’a gidip yemini üzerine açıklama yapmış ve sormuş “Oğlumu feda etmeli miyim?”. Abd Allah “Allah birbirinizi öldürmeyi yasakladı.” diye cevap verince bu sefer Abd Allah ibn Abbas'a giderek fikrini sormuş. Ibn Abbas ona “Abd al-Muttalib ibn Hashim de on oğlu erkekliğe erişince birini kurban edeceğini söylemişti. İsteği yerine gelince kurada çok sevdiği oğlu Abd Allah ibn Abd al-Muttalib’i çekmiş. Bunun üzerine Tanrı’ya yakarmış ve 100 deve kurban ederek oğlunun canını bağışlamasını istemiş. Bence sen de aynısını yapmalısın.” demiş. Sonunda konu o zaman Medine Valisi olan Marwan’ın dikkatini çekmiş. O da “Ibn Umar veya Ibn Abbas’ın doğru beyanda bulunduğunu sanmıyorum. Tanrı’nın emirlerine  aykırı hiç bir emir bağlayıcı olamaz. Tövbe etmek, sadaka vermek ve mümkün olduğu kadar hayırlı eylemlerde bulunmak üzerine söz verilmelidir. Oğlunuzu feda etmeye gelince, Tanrı bunu yapmanıza izin vermedi.” diye görüş bildirmiş. Böylece insanlar Tanrı’nın emirlerine aykırı hiçbir yeminin bağlayıcı olamayacağı görüşünü kabul ettiler.

Abd al-Muttalib ibn Hashim, Quraysh kendisine Zamzam’ı kazma konusunda zorluk çıkarınca, on oğlu büyüyüp kendisini koruyacak yaşa gelirlerse içlerinden birini Kaaba’ya feda edeceğini söyler. Sonunda on oğlu da olgunlaşınca, onları toplayıp yeminini anlattı. İtaat edeceklerini bildirmeleri üzerine her birinden üzerlerine isimlerini yazdıkları bir ok getirmelerini istedi. Böylece okları toplayıp Kaaba’nın içindeki en büyük put olan Hubal’ın yanına gitti. Hubal, Kaaba’ya adanan adakların ve dileklerin bir araya toplandığı bir kuyunun yanında duruyordu. Hubal'ın yanında, her biri üzerinde yazı bulunan yedi ok vardı. Üzerlerinde kan parası, evet, hayır, sen, sen, sen veya su yazan bu altı ok sorunları çözmek için kullanılıyordu. Kan parası ödemek, su kazısı yapmak, bir çocuğu sünnet etmek, bir evlilik düzenlemek, ya da ölen birini gömmek istediklerinde, ya da birinden şüphe ettiklerinde para ödeyerek ve katliam yapmış bir deveyi kurban ederek bu oklar arasında kura çekiyor ve okun üzerinde yazan emire bağlı olarak hareket ediyorlardı. Üzerinde “hayır” yazan oku çeken kişi konuyu bir yıl erteliyor ve ertesi yıl tekrar oklara danışıyordu.
 
Abd al-Muttalib okların koruyucusuna, “kaderlerini belirlemek için oğullarımın oklarını fırlat” dedi ve onun kararına bağlı kalacağına yemin ettiğini söyledi. Okların koruyucusu da Abd Allah ibn Abd al-Muttalib’i seçti. Abd al-Muttalib küçük oğlunu yanına aldı ve elinde büyük bir bıçak ile kurbanlarını kesmek için kullandıkları iki Quraysh putu Isaf ve Nailah’a gitti. Ancak Quraysh meclisinden sesler yükseldi ve ona “Ne yapmak istiyorsun, Abd al-Muttalib? Onu asla feda etmeyeceksin ve bunu yapmamak için bir bahane bulmalısın.” dediler. Sonra Abd Allah’ın annesinin kabilesinden al-Mughirah ibn Abd Allah ibn Umar ibn Makhzum “Onun için bir fidye ödememiz gerekiyorsa bunu yapacağız.” diye üsteledi.
 
Quraysh ve Abd al-Muttalib’in diğer oğulları “Bunu yapma, ama Hicaz'a götür. Orada tanıdık büyücü bir kadın var; ona sor, ne yapman gerektiğini söyleyecektir. Şayet oğlunu feda etmeni emrederse, onu feda edersin. Aksi halde, rahatlamanı sağlayacak bir şey yapmanı önerirse, kabul edersin.” dediler. Abd al-Muttalib önce Yathrib’e sonra Khaybar’a giderek büyücüyü buldu ve öyküsünü anlattı. Büyücü “Tanıdıklarım beni ziyaret edene kadar bekle, onlara danışmak istiyorum.” dedi.
 
Ayrıldıktan sonra Abd al-Muttalib Tanrı'ya dua etti. Ertesi gün geri dönünce büyücü  “Evet, gerekli görüşmeleri yaptım. Kan parası olarak ne kadar vermeyi düşünüyorsun?” diye sordu. Abd al-Muttalib “On deve” cevabını verince, büyücü “Ülkene geri dön, genç adamı ve on deveyi öne çıkar ve okunu fırlat. Oklar genç adama karşı düşerse, develere ekleme yap. Oklar develere düşünce Rab’iniz tatmin olacak ve genç adam kurtulacaktır.” dedi.
 
Mekke'ye geri döndükten sonra aralarında anlaştılar ve Abd al-Muttalib, Hubal'ın yanında ayağa kalkıp Tanrı'ya dua etti. Sonra Abd Allah'ı ve on deveyi öne çıkardılar. Oklar Abd Allah'a karşı düşünce on deve ekleyip tekrar atış yaptılar. Böylece her seferinde on deve ekleyip atış yapmaya devam ettiler. Abd al-Muttalib de dua etmeye devam etti. Nihayet kurban edileceklerin sayısı yüz olduktan sonra oklar develere doğru düştü. Quraysh ve diğerleri “Rab’iniz sonunda memnun kaldı, Abd al-Muttalib.” dediler. Abd al-Muttalib “Hayır! Oklar üst üste üç defa develere doğru gelinceye kadar devam edeceğim.” dedi ve iki atış daha yapılmasını istedi. Bu atışların da develere doğru gelmesi üzerine denemeye son verdiler. Develer katledilip orada bırakıldı ve hiçbir insan ya da vahşi hayvan onları yemekten alıkonmadı.
 

Email:

0
0
0
0
0
0
0